Anlar - Tumblr Posts

Üniversiteyi Kilis'te okudum ben. 2004 yılı ikinci sınıfta iken tek başıma bir ev tutmuştum. İki katlı evin zemin katı. Üç metre duvarla çevrili sadece gökyüzünü gören bir balkonu vardı. Balkonda tuvalet, lavabo, banyo bir de su kuyusu vardı. Öğrenciye verilmiş bir ev işte, bulduğuma şükür, lüks aramıyoruz. Su kuyusunun demirden kapağı vardı, güvenliydi ama benim göl, durgun sular, bataklık, su kuyularına karşı fobi derecesinde korkularım var. Tedirgin oluyordum hep. Bazen korkumu yeneyim diye arada kapağını açar izlerdim içini. Tabi gecesinde kabuslarıma malzeme çıkardı. Her şeye rağmen evimi seviyordum. Üniversiteye ve çarşı merkezine yürüme mesafesinde. Bir gün üniversiteden yürüyerek gelmişim vakit ikindi. Yorgunluktan minderin üstünde uyuya kalmışım. Biraz uyumuşum sonra birden uyandım. İçeriye pencereden kırmızı ışık vuruyor. Balkona çıktım. Gökyüzüne baktım aman Allahım kıpkızıl gökyüzü. Daha önceden de sonradan da öyle bir kızıllığa şahit olmadım hiç. Korkarak batıya doğru yöneldi gözlerim. Dehşete kapıldım Güneş tüm kızıllığı ile batıda idi. Rivayet olunur ki kıyamet, güneşin batıdan doğmasıyla başlayacak; bir de kafirlerin üzerine kopacak. Dedim Fikret ayvayı yedin. Tövbe kapıları da kapandı. Felaketler başlayacak ve sen hem bunlara tanık olup mazur kalacaksın sonrasında da cehennemin dibini boylayacaksın. Nazarımdaki şu dehşetin büyüklüğünden ailem dahi zerrece aklıma gelmedi. Bir an dışarıya çıkayım insanlar ne yapıyorlar düşüncesi geldi aklıma. Hemen fırladım kapıya. Allah Allah karşı komşunun yaşları hayli büyük kısmetleri açılmamış kızları vardı. Kızlar, dantel örüyorlar kapıda. Birazdan kıyamet başlayacak şunlara bak tuhaf bir şekilde umursamıyorlar. Çarşıya koştum bir markete girdim. Herkes bir şey olmamış gibi alışveriş yapıyor. Acaba sabah mıdır akşam mıdır diye düşünürken duvardaki saat gözüme ilişti baktım saat beş. Sabah beşi gösteriyorsa gerçekten bittim. Düşünemiyorum da sabahın beşinde nedir bu kalabalık. Dayanamadım sordum kasiyere: " affedersiniz saat, akşam mı beş yoksa sabah mı beş? " Kasiyer tuhaf tuhaf baktı bana, "akşam beş tabiki" dedi. Sonra hatırlamaya çalıştım ki ben ikindi uyudum güneş batmaya yakın uyandım. Derin bir ohh çektim. Nasıl rahatladım bilemezsiniz. Cehennemi garantilemiş bir düşünceden kurtuluşa ermişim. O günden sonra kolay kolay akşam üzeri uyumamaya gayret ederim. Öyle planlarımız, emellerimiz var ki. Yüz yaşında ölsek dahi sığışmayacak hayalleri sığdırıyoruz dimağımıza. Ki ihtiyarlığa ulaşmadan giden nice insan var. Ölüm ötesine hazırlanmaya düşüncemizde dahi yer vermiyoruz. Kıyametten dehşet alırken ölümü uzak tahayyül ediyoruz. Kıyametin neticesinde bize ne olur? "Ölürüz. " Nasrettin Hoca misali ölmemizle zaten kıyametimiz kopmuş olacak ki. Zihnimiz işte. Uzağı yakın yakını uzak edecek manzaralar getiriyor önümüze.
"En sevdiğin şiir?" diye soruyorum asla bir cevap alamayı beklemeyerek.
Ciddi bir şekilde düşündüğünü görünce şaşırıyorum.
"Mazursun," diyor. "Gazali"
"Ne garip adam..." diye düşünüyorum. "Hem antrenör, hem resimci, hem zeki, hem komik, hem kaba, sinirli, hem kibar, sakin, hem kültürlü, hem keko... Şimdi de şiir mi biliyor? Ne garip adam..."
Ben sensiz bin gece kan yuttum. Sen bir gece sensiz kalmadın, mâzursun...
-Ahmet Gazzali




Dudak kalemini eline alırkenki şaşkınlığını hâlâ hatırlıyorum. Ucu öylesi kalın bir makyaj malzemesiyle bitmiş bir kısa parlament paketinin üzerine çizerek anlatmıştı anlattığı tekniği. Resme her zaman ilgi duymuş biriydim ancak o akşam öğrenmeye çalışmadım. Anlattıklarını dinlemeyi unuttum. Tek görebildiğim nasırlı ellerinin arasında zarafetle tuttuğu kalemdi.
Ameliyattan çıkalı iki gün kadar olmuştu. Kız kardeşim diğer hastaların odalarını ziyaret ettiğimizde gördüğü çiçeklere bakıp somurtarak sordu:"Abla senin niye hiç çiçeğin yok?"
"Bana kimse almamış demek ki ablacığım." dedim gülerek.
Ertesi sabah elinde bir buketle geldi. Çok mutlu görünüyordu. Çiçekleri bana uzattı. Hayatımda aldığım ilk çiçek buketiydi.
"Sen seviyorsun diye ayçiçeği aldık." dedi annem.
Benim için paha biçilemez güzellikte bir şeydi annemin sevdiğim çiçeği bilmesi.


Kafamın içinde savaşlar, maziler, mermiler ve silik anılar var. Ve ben bu zehirden sağ çıkamadım...
"Hiçbir şarkı ağlatmaz insanı. Anılar ağlatır, yaşanmışlıklar ağlatır.."

Kaç yıl oldu saymadım?Köyden göçeli Mevsimler geldi geçti,görüşmeyeli Hiç haber göndermedin o günden beri Yoksa bana küstün mü? unuttun mu beni?
Her şey silindi. Ya tek bir tuşla ya da tek bı kazayla. Anılar, yazılar, fotoğraflar, mesajlar... Ama hiçbirinin üzüntüsü geçmedi. Silinenler ne hatırlandı ne anıldı. Aynı ölüler gibi tek bı kalemle mezar taşına kazındı.
Her şey silindi. Ya tek bir tuşla ya da tek bı kazayla. Anılar, yazılar, fotoğraflar, mesajlar... Ama hiçbirinin üzüntüsü geçmedi. Silinenler ne hatırlandı ne anıldı. Aynı ölüler gibi tek bı kalemle mezar taşına kazındı.
Her şey silindi. Ya tek bir tuşla ya da tek bı kazayla. Anılar, yazılar, fotoğraflar, mesajlar... Ama hiçbirinin üzüntüsü geçmedi. Silinenler ne hatırlandı ne anıldı. Aynı ölüler gibi tek bı kalemle mezar taşına kazındı.